Peki Hangi Tıp?
GELENEKSEL, ALTERNATİF VE TAMAMLAYICI TIP NEDİR? BÜTÜNCÜL TIP NEDİR?
Günümüzde tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat MÖ 460 yılında Yunanistan’ın Kos adasında yaşamıştır. Hipokrat ile başlayan hekimlik uygulamaları dini inanç, gelenek, gözlem ile daha çok rahip hekimler tarafından sürdürülmüştür. Ondokuzuncu yüzyıl başı itibarı ile klinik deneyimlerin bilimsel araştırma sonuçları ile birleştirildiği kanıta dayalı tıp olarak yoluna devam etmiştir.
Son yıllarda ise ülkemizde ve tüm dünyada Geleneksel, Alternatif ve Tamamlayıcı tıp uygulamaları giderek artan oranda kullanılmaktadır. Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp (Complementary and Alternative Medicine) kavramı İngilizceden Türkçeye tercüme ile geçmiş bir kavramdır (1). Aslında alternatif tıp ile tamamlayıcı tıp iki ayrı kavramdır. Alternatif Tıp ‘Tıbbın yerine geçen, ancak uygulamaları modern tıp tarafından tedavi olarak kabul edilmeyen her türlü sağlık hizmetleri’ olarak tanımlanmıştır. Tamamlayıcı Tıp ise ‘Modern tıbbi tedavi ile birlikte, tıbbi tedaviye ek olarak kullanılan tedavi ve bakım hizmetleri’ olarak tanımlanabilir. Yine ABD de bulunan Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ulusal Merkezi (NCCAM)’ ne göre de bu uygulamaların modern tıp ile uygulanmasına Tamamlayıcı Tıp denilirken, modern tıbbın yerine kullanılması ise alternatif tıp denilmiştir. Avrupa Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Federasyonu (EFCAM) ‘a göre ise; tamamlayıcı ve alternatif tıp, sağlığın sürdürülmesi ve geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir dizi farklı sağlık uygulamalarıdır ve bunlar bağımsız olarak veya konvansiyonel tıp yaklaşımları ile birlikte kullanılabilir şeklinde tanımlanmıştır (2).
Dünya Sağlık Örgütü ise klasik tıbbi uygulamalarını “Batı tıbbı, biyotıp, bilimsel tıp, modern tıp” şeklinde “allopatik tıp” olarak adlandırmıştır. Geleneksel tıbbı da “açıklanabilir olsun ya da olmasın sağlığı korumak için olduğu kadar, fiziksel ve mental hastalıkların önlenmesi, teşhisi ve tedavisinde de kullanılan; farklı kültürlere özgü, kuram, inanç ve tecrübeye dayanan bilgi, yetenek ve uygulamaların toplamı” olarak tanımlamıştır.
Tamamlayıcı/alternatif tıbbı ise “allopatik tıbbın destekleyicisi” olarak tanımlamıştır (3). Kullanım sıklığına bakıldığında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2000 yılı verilerine göre GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları) denilen uygulamaların kullanım sıklığı Afrika’da %80, Kanada’da %70, Avustralya’da %48, A. B.D’ de %42, Belçika’da %38, Fransa’da %49 dur. Bu uygulamalr içinde bitkisel ürün kullanımı birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’ de ise bölgesel ve kısıtlı sayıda çalışma bulunmasından dolayı GETAT kullanımına ait net bir istatiksel bir veri bulunmamaktadır (4).
Sayıları düzineleri bulan Tamamlayıcı tıp yöntemlerinden bazıları akapunktur, aromaterapi, ayurveda, bach çiçekleri, bio-feedback, ozonterapi, fitoterapi, hidroterapi, hipnoz, homeopati, proloterapi, kupa-hacamat uygulamarı, refleksoloji, osteopatidir.
Ülkemizde ise 2002 yılından itibaren akapunktur eğitimleri ile başlayan süreç, 2012 yılında GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) birimlerinin kurulması ile devam etmiştir. Usulsüz ve bilgisizce yapılan uygulamaların önüne geçmek amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından 27 Ekim 2014 tarihinde bu yöntemlerle ilgili yönetmelik resmi gazetede yayınlanmıştır (5).
Bütüncül Tıp (Holistik Tıp) ise insanın ruh, zihin ve beden boyutunun kendine özgü tek olduğunu ancak birbirine bağlı olarak çalıştığını kabul eder. Bu nedenle arzulanır bir sağlık durumu için fiziki, duygusal, sosyal ve manevi tüm boyutları dikkate alarak bir tedavi yaklaşımı tanımlar. Hastalığın altında yatan temel nedenleri tanımlayarak ve bu nedenleri ortadan kaldırarak hastalığı bir bütün olarak tedavi etmeyi hedefler. Bu nedenle de kişinin yaşam şekli, beslenmesi, mental stresi, toksik yüklenmeleri ve vitamin-mineral eksiklikleri bir bütün olarak ele alınır.
Peki kanıta dayalı tıp uygulamaları varken hastaları ve doktorları geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerine yönlendiren etken neydi? Kanıta dayalı tıp yada klasik tıp uygulamaları kazalara, travmalara bağlı yaralanmalarda veya enfeksiyonlar gibi bir çok akut gelişen durumlarda oldukça etkiliyken, insan ömrünün uzaması ile giderek artan kronik hastalıklarda aynı başarıyı gösterememiştir. Kronik hastalıklarda tüm hastalara standart reçeteler verilmesi ve ilaçlara bağlı gelişen yan etkiler ile hastanın hayat kalitesinin düşmesi, hastalığın nedenine yönelik araştırmaların eksik veya tam yapılmaması sonuncunda doktor ve hastaların arayışları geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin kullanımını arttırmıştır.
Sonuç olarak tüm bu yöntemler klasik, bütüncül, alternatif veya tamamlayıcı olsun beraber veya değişik kombinasyonlarda ihtiyacı olan hastaya uygulanabilir. Bu tedavi yöntemlerini uygularken hastayı en iyi şekilde dinleyerek ve muayene ederek değerlendirmek gereklidir. Biz doktorlara düşen en önemli görev ise pozitif bilimin ışığında, yeterli bilgi ve donanıma ulaştıktan sonra ‘Önce zarar verme’ (Primum non nocere) ilkesinden ayrılmadan hastalarımıza yol göstermek ve şifa vermek olmalıdır.
KAYNAKLAR
- Somer P., Vatanoğlu-Lutz E. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin Hukuki ve Etik Açıdan Değerlendirilmesi. Anadolu Kliniği, Ocak 2017; cilt:22 sayı:1
- Şahin S., Geleneksel, Tamamlayıcı, Alternatif Tıp Uygulamalarına Genel Bir Bakış. Türk Aile Hek Derg 2017; 21(4):159-162
- Karahancı N ve arkadaşları. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği ile Yönetmelik Taslağının Karşılaştırılması. Türkiye Biyoetik Dergisi, 2015: Vo:2 No:2; 117-126
- Tütüncü S. Geleneksel, Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarına Genel Bir Bakış.
http://www.ttb.org.tr/kutuphane/gatt_2017.pdf - Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Nedir? http://getatportal.saglik.gov.tr/TR,24683/geleneksel-ve-tamamlayici-tip-nedir.html