Uyku Apne Sendromu

Uyku Apne Sendromu

Hayatımızın yaklaşık üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku hem fiziksel hem de psikolojik sağlığımızın korunmasında temeldir. Vücudumuz uyku sırasında kendini yeniler ve onarır.

Uyku apnesi, uykuda nefesin en az 10 saniye olacak şekilde durması ve tekrar nefes almayla giden bir uyku bozukluğudur. Uyku apnesi üst solunum yollarında bir soruna bağlı olan gelişen obstruktif tip, beyindeki solunum merkezine bağlı gelişen santral tip ve her ikisinin bir arada olduğu kompleks tip olarak üç gruba ayrılır.

Sağlıklı bir kişide uyku sırasında kan oksijen doygunluğu %100-95 arasında değişkenlik göstermektedir. Kan oksijen doygunluğu %85 altına düşerse orta derece, %60 altına düşerse ağır derecede uyku apnesi olarak sınıflandırılır.

Uyku apnesine bağlı olarak;

  1. Sabah yorgun uyanma ve gün içinde uyuklama
  2. Sabah şiddetli olan ve giderek azalan baş ağrısı
  3. Unutkanlık
  4. Konsantrasyon bozukluğu
  5. Anksiyete, depresyon, aşırı sinirlilik hali
  6. Artan kan karbondioksit düzeyine bağlı idrar kesesinde gelişen kasılma ile gece idrar kaçırma veya sık idrara gitme
  7. Göğüs ve ensede terleme
  8. Huzursuz bacak sendromu
  9. Düşük oksijen seviyesine bağlı olarak yağ metabolizmasında yavaşlama ve kiloda artış
  10. Özellikle obstruktif tipte gorulen zorlu solunuma bağlı gelişen gastroozefagial reflü
  11. Oksijen seviyesindeki kronik düşüklüğe bağlı zamanla koroner kalp hastalığı, tip 2 diyabet, inme, yüksek tansiyon, metabolik sendrom görülmektedir.

Uyku kalitemizin, genel sağlığımız için ne kadar önemli olduğu ortada. Uykumuza gereken önemi gösterdiğimizde sağlıklı olma yolunda ciddi bir adım atmaktayız.

Öncelikle farklı tanılar ile karşılaştığımız hastalarda altta yatan uyku apnesi tanısı düşünülmelidir. Ağır vakalarda cihaz kullanımı veya cerrahi tedavi ile gerekli düzenlenmeler yapılmalıdır. Özellikle obstruktif tip uyku apnesinde kilo vermek çok önemlidir. Bunun yanında gündüz karbonhidrat tüketimini azaltılmalı, fiziksel aktivite arttırılmalı, sigara kullanılmamalı, tiroid hormonlarının düzeyi kontrol edilmelidir. Düşük oksijen seviyesine bağlı ortaya çıkan oksidatif stres ve damar endoteli fonksiyon bozuklukları vitamin C, selenyum, L-argının, citruline ve kişiye uygun antioksidanlarla desteklenmelidir. Ozon tedavisi ile oksijen düşüklüğü ve buna bağlı gelişen sekonder sorunlar da desteklenmelidir.

Makalelerimiz