Metabolik Sendrom
Türk halkında yetişkin nüfusun yaklaşık üçte biri metabolik sendromuludur ve menapoz sonrası kadınlarda bu oran daha yüksektir. Bu oranı göz önüne aldığımızda metabolik sendrom aslında bir halk sağlığı sorunudur.
Metabolik sendrom gelişmesinde en büyük faktör obesitedir. Obesitesi olan ancak metabolik sendrom gelişmemiş bireylerde kronik hastalık riskinin daha düşük olduğu da izlenmiştir. Obezitenin yanında sigara kullanımı, karbonhidrattan zengin beslenme, düşük fiziksel aktivite, fruktoz veya mısır şurubu tüketimi, yüksek tuz tüketimi ve genetik (anne/babada olması) etken olmaktadır.
- Karın bölgesinde yağlanma (Bel cevresi erkeklerde >94 cm, kadınlarda >80 cm)
- Yüksek trigliserid seviyesi (>150 mg/dL)
- Düşük HDL seviyesi ( Kadında <50 mg/dL, erkek <40 mg/dL)
- Yüksek kan basıncı (Sistolik kan basıncı >130 mmHg ve/veya diastolik kan basıncı >85 mmHg)
- Yüksek kan şekeri (>100 mg/dL) gibi kardiyometabolik parametreler ile tanımlanmaktadır.
Metabolik Sendrom gelişmesi ile Alzheimer, Koroner Arter Hastalığı, Diyabet, Kanser, uyku apne sendromu, polikistik over, karaciğer yağlanması, felç ve trombotik (pıhtılaşma ile ilgili) komplikasyonların gelişme riski de artmaktadır.
Metabolik sendrom gelişmesini önlemede en önemli etken hayat tarzı değişiklikleridir. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi (karbonhidrat ve paketli gıda tüketimini azaltmak, sebze bazlı akdeniz diyeti), haftada en az 3 gün 45 dakika tempolu yürüyüş gibi düzenli fiziksel aktivite, sigarayı bırakmak, tuz tüketimini günlük 4-5 gr ile kısıtlayarak tüm bu saydığımız hastalıkların riskini azalttığını azaltabilirsiniz.
Sağlığınızı korumak için hayat tarzınızı düzenlemeyi ertelemeyin. Sağlıklı günler dilerim