Kronik Stresin Vücudumuza Etkileri
Sürekli ve belirli bir düzeyde kronik strese maruziyet maalesef modern hayatın bir parçası haline gelmiş durumda. Özellikle pandemi varlığı belki de zeminde var olan bu stres düzeyimizde bir artış da yarattı.
Biz fonksiyonel tıp bakış açısında, stresin kendisinden ziyade vücudumuza yarattığı yanıtı inceliyor ve düzenlemek istiyoruz. Stres yanıtını kısaca, duygusal ve fiziksel olarak vücudumuzda sınırları zorlayan olaylara karşı verdiğimiz bir tepki olarak tanımlayabiliriz.
Stres yanıtı olarak vücudumuzda, hipotalamus-hipofiz-adrenal aksı (HPA aksı) ve otonom sinir sistemi olmak üzere iki sistem uyarılır. Bu sistemlerin uyarılması ise vücudumuzda katabolizma dediğimiz bir yıkım sürecini başlatır.
Kronik strese yanıt ile ortaya çıkan ‘Adrenal Yorgunluk’ deyimi ilk kez 1998 yılında James Wilson tarafından kullanılmıştır. Adrenal yorgunluk ile vücudumuzda sirkadiyen ritim dediğimiz bir döngü şeklinde salınımı olan kortisol seviyelerimizde değişikler ortaya çıkar. Sağlıklı bir insanda sabah yaklaşık saat 6 da kan kortisol seviyesi yükselişe geçerek kişi de uyanıklığı sağlar. Gün içerisinde giderek düşen kortisol seviyesi gece yaklaşık olarak saat 3 te en düşük seviyeye ulaşır.
Stres yanıtı, yaşanılan stresin büyük veya küçük olmasından ziyade stresin süresine göre değişikliğe uğrar :
-1.Aşama Adapte yanıt: Gelişen akut stres ile vücutta alarm verilir. Sempatik sinir sistemi uyarılır ve stres hormonları artar. Ancak stresin ortadan kalkması ile bu alarm cevabı da ortadan kalkar.Bu yanıt normal bir kişide olması gereken bir yanıttır.
-2. Aşama Maladapte yanıt veya Adrenal yorgunluk: Stresin devam etmesi, kişinin adaptasyon yeteneği ve sağlık durumuna göre değişen iniş çıkışlı bir cevaba neden olur.Genellikle bu dönemde kortizol seviyesi hala yüksektir. Kortizol/DHEA oranını ölçümlerde yüksek buluruz. Kişide anksiyetede artış, melankolik depresyon, uyku problemleri, konsantrasyon sorunları, sık sık enfeksiyon geçirme, yüksek tansiyon, ritim problemleri ortaya çıkabilir.
-3. Aşama Adrenal Tükeniş ya da yanıtsızlık dönemi: Devam eden stres vücutta tükenişe neden olur. Bu dönemde kişi de sirkadiyen ritim bozulmuştur. Bu nedenle özellikle sabah halsizliği tipiktir. Kişi ne kadar uyursa uyusun dinlemez ve dinç bir şekilde uyanamaz.Sabah uyanıklığı için mutlaka kahve gibi bir uyarıcıya ihtiyaç vardır. Bu kronik yorgunluğun yanısıra ufak duygusal streslere şiddetli tepkiler verir, hafızası zayıftır, hipoglisemi ve hipotansiyon ön plandadır. Tükeniş sendromu olarak adlandırdığımız bu dönem karşımıza çok değişik tablolar ile de çıkabilir. Atipik depresyon, kronik yorgunluk sendromu, kronik ağrı, alerji, cilt kuruluğu, kimyasallara hassasiyetler gibi. Fibromyalji hastaları da genellikle bu grupta değerlendirilebilir.
Bozulan stres yanıtımızı düzenleme de en önemli faktör hayat tarzı değişikliğidir. Örneğin; kahve ve alkol kullanımını azaltmak, uyku kalitesini arttırmak, günlük düzenli bedensel aktivite yapmak ve nefes tekniklerini uygulamak gibi. Kişi kendisinde stres yaratan durumların öncelikle farkına varmalı ve sonrasında mutlaka azaltmalıdır. Burada ruh-zihin-beden bütünlüğü unutulmamalıdır. Duygularımıza özdenetim sağlamak, pozitif imgeleme, minfulness gibi teknikler ile bizde stres yaratan olayların vücudumuzda yarattığı zararlı etkileri düzenlemeliyiz.
Tabi ki her hastalığı ele alırken yaptığımız gibi vücudumuzdaki vitamin ve mineral eksikliklerini gidermek, toksik yüklenmeleri azaltmak, kişiye uygun olan beslenme tarzını belirlemek, inflamasyon yükünü azaltmak HPA aks düzenlemesinde olmazsa olmazlardır. Kişinin durumuna uygun olarak Rhodiolarosea, Ashwaganda, fosfotidilserin, siberian ginseng, DHEA, L-Theanine gibi bitkisel desteklerden de bu dönemde faydalanılabilir.